E-gazete
Türkiye kamuoyu olarak bu saldırgan kitleyi çok iyi tanıyoruz. Türkiye toplumu ne zaman milli, manevi ve dini değerleriyle buluşsa bu kesim inlerinden çıkar ve 28 Şubat döneminde zirve yapmış çirkefliklerini yine ve yeniden sergilerler. Saldırganlık bunlarda, maalesef tevarüs eden bir davranış halini almıştır. 
Oysa,  düşünce, vicdan ve din özgürlüğü konusu bu laikçi kesimin de mütemadiyen referans aldığını iddia ettiği uluslararası sistemin de garanti altına aldığı bir konudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9. Maddesi bu özgürlüğü düzenlemiştir. Maddenin 1. Fıkrasına göre, herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, tek başına veya topluca, aleni veya özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını izhar veya ifade etme özgürlüğünü de içerir. 
Türkiye laikçilerine özgü bir tutum!
Bugün Türkiye'de, laikçi kesimin çıkardığı gürültünün aksine mağdur edilen bir kitle varsa o kitle, türlü entrikalarla ve tam da o saate ders ve sınavlar koyarak Cuma namazına gönderilmeyen milyonlarca öğrencidir. Hutbede geçen "İş yerlerimizdeki mesai saatlerini, okullarımızdaki ders programlarını Cuma namazının vaktine göre düzenleyelim." cümlesi üzerinden DİB ve DİB başkanına saldırmak, ancak Türkiye laikçilerine özgü bir tutum olsa gerektir.
Sınırlandırmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur
Dini hayat, ister bir kamu gücü olarak devlet, ister başka güç merkezleri olsun bir başkasının lütuf ve ikramına  ihtiyaç duymadan birey ve toplumların yaşaması gereken özgürlük alanlarıdır. Sadece İslam dini müntesipleri değil, tüm dinlerin müntesipleri için bu bir haktır. Bu alanı daraltmaya, sınırlandırmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur. Konulacak kurallar, bu özgürlüğün sınırları gözetilerek oluşturulabilir. 
Hiç bir öğrenciye Cuma namazı dayatılmamaktadır
Konu, hutbede de belirtildiği gibi bu dini edimini yerine getirmek isteyen bireylerin iş ve okul sebebiyle bu özgürlükten mahrum edilmesi konusudur. Laikçi kesimin bu hak ve bu hakkı kullanmak isteyen Müslümanlar üzerinde tepinmesi anlamsızdır. Ne onlara ne de talebi olmayan hiç bir öğrenciye Cuma namazı dayatılmamaktadır. Zaten tartışma konusu hutbede de gitmek isteyenlere dönük rahatlatıcı önlemler alınması ve saat ayarlaması talep edilmektedir. Bize göre bu, gecikmiş bir talep ve verilmemiş, gasp edilmiş bir haktır. 
Konya Sivil Toplum Kuruluşları olarak, DİB tarafından hazırlanan ve 04.08.2023 tarihli Cuma hutbesinde okunan "Cuma: Haftalık Bayram Günümüz" konulu hutbeyi, yerinde ve gecikmiş bir hakkın talebe dönüşmesi olarak değerlendiriyor ve destekliyoruz. Milyonlarca öğrenci ve çalışanımızın talebi dillendirilmiştir. 
Bu hutbe üzerinden DİB'e ve başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş'a yapılan saldırıyı şiddetle tel'in ediyor, uslanmaz bu laikçi kesimi, haddini bilmeye davet ediyoruz. Meselenin DİB ve başkanı olmadığının farkındayız. Bu laikçi kesim, özü itibariyle İslam Dinine düşmandır ve bunu her fırsatta çirkin bir saldırıya dönüştürmeyi adet haline getirmiştir.                                                                                                                                                                                               
                                                                           (Sibel Karaca)