Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gazetecileri kabul etti.
"İRAN'DA SAVAŞ RİSKİ VAR"
Bakan Fidan'ın açıklamaları şöyle: Hoş geldiniz. Sizlerle en son Ocak ayında bir araya gelmiştik. Bu süre zarfında, dünyada da bölgemizde de çok şey oldu ve olmaya da devam ediyor. Ocak ayındaki buluşmamızda, belli şeylerin emarelerini görüyorduk. Devam eden dinamik olaylar o günden bugüne nihayete ermiş değil. Ukrayna-Rusya savaşı da, Gazze'deki soykırım da devam ediyor. İsrail'in Lübnan'a da saldırmasıyla bölgedeki gerilim yeni bir boyuta taşındı. İran'la halen savaş riski var.
"ABD İSRAİL'E DAHA NE KADAR DESTEK VERECEK?"
Amerika'da seçimi kimin kazanacağına dair tartışmalar da Kasım ayında geride kaldı. Dört yıllık bir aradan sonra şimdi Trump'ın ikinci dönemini yaşayacağız. Trump bu kez, Kongre'nin iki kanadında da artık üstünlüğü ele geçirdi. Bu her zaman her lidere tek seçimde nasip olmaz. Böyle bir üstünlüğü var.Tabii burada Demokratların dönüp bakıp "Biz ne yaptık, niye bu kadar büyük bir kayba uğradık?” diye bir sorması lazım. Amerikan seçmeninin tercihine etki eden şartlarının herkes tarafından iyi analiz edilmesi lazım. Trump'ın kazanmasıyla beraber şu anda gündemimizi meşgul eden birtakım jeopolitik krizlerin biraz daha netleşeceği söylenebilir. İyi veya kötü yönde olmasından bağımsız, belli konularda belirsizliğin kalkacağı algısı var. Tabii bu bizim ne kadar lehimize olur, ona da bakmamız gerekecek. Rusya-Ukrayna savaşını durdurmayla yönelik ne türden bir adım atılacak merak ediliyor. Gazze meselesinde ABD İsrail'e daha ne kadar destek verecek? Savaşı durduracak mı yoksa yaygınlaşmasına mı destek verecek? Bu konuda açıkçası, "Yüzde yüz şunu yapar” dememizi mümkün kılacak fazla bir veri yok.
TRUMP NE YAPACAK?
Temelde iki husus var. Birincisi, eğer Kabineye bakarsanız, görülen emare, bu kadar İsrail yanlısı bir kabinenin Netanyahu'nun bütün yayılmacı emellerini destekleyeceği yönünde. İkincisi ise Trump'un "Ben savaşları bitirmeye geliyorum, yeni savaş çıkarmaya değil” diyor olması. Bu sözünü esas alırsanız, buradan hareketle tam aksi yönde bir emareden söz etmek de mümkün. Şimdi bu iki farklı, iki tezat emeranin birbirini ne kadar dengeleyeceğini, bunun bölgeye nasıl yansıyacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Bu esnada tabii Gazze savaşıyla, Lübnan'daki savaşla ve İran'la muhtemel gerilimle ilgili devam eden görüşmeler, konuşmalar, stratejik analizler var. İşte bölgede muhataplarımızla yaptığımız istişareler var. Onları da belki ilerleyen dönemlerde paylaşırız.
RUSYA İLE ÇİN'İN YAKINLAŞMASI NE DERECE OLACAK?
Bu jeostratejik kırılmaların sebep olduğu belli yakınlaşmalar da var. Siz de takip ediyorsunuzdur. Mesela Rusya ile Çin'in yakınlaşması ne derece olacak? Hindistan bunun neresinde kalacak? Kuzey Kore'nin şimdi Rusya'nın yanında savaşa girmiş olması, dolayısıyla başka bir askeri cephenin oluşacak olması önemli. Amerikalıların eski Genelkurmay Başkanı var, Trump'a faşist diyen, Mark Milley. Geçen sene onun bir konuşmasını dinlemiştim. Bu sabah aynı konuşmayı tekrar dinledim. "Bizim bir numaralı önceliğimiz ne yapıp edip Rusya ile Çin'in bir araya gelmesini önlemek” diyor. Aslında satranç oynarcasına, hangi taşın, hangi taşla ne kadar güç kazanacağını görüyor. Gereksiz yere Amerika'nın karşısına daha büyük bir askeri gücünçıkmaması için neler olacağına ilişkin bir tahminde bulunuyor. Ama şimdi Amerika'nın uyguladığı politika bunu beraberinde getiriyor. Nasıl beraberinde getiriyor? İki kanadın farklı görüşleri var.
ÇOK YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ
Cumhuriyetçiler Çin'e yönelik yoğun baskı politikasını tercih eden taraftalar. Demokratlar ise neredeyse bir rejim değişikliğine gitmeyi arzulayacak kadar Rusya'ya baskı yapılmasından yana. Şimdi, Çinliler de Amerikan yönetimlerinden payına düşen gerilimi alıyorlar. Ruslar zaten aldılar. Biden giderayak daha ileri tedbirler geliştiriyor. Netice itibarıyla Rusya ve Çin'in şu anda Amerika'ya karşı daha farklı iş birlikleri arayışı içinde olmasını gerektirecek sebepleri bizzat Amerika üretiyor. Şimdi ABD bunu ne tür bir politikayla ya da hangi diplomatik adımla başarabilecek, onu göreceğiz. Bu adımların her biri bizi yakından ilgilendiriyor. Bunu çok yakından takip ediyoruz.
TRUMP'IN 5 HAMLESİ
Benim gördüğüm kadarıyla Trump'un dört beş hamlesi olabilir. Her bir hamlenin de kendine göre artıları eksileri var. Benim Trump'tan aldığım izlenim, belli konularda söylemi devam ettirip kritik konuları ilk başta biraz akışına bırakacağı yönünde. Çok fazla radikal karar almayabilir. Radikal karar alacağı belki de en önemli husus, kendi eviyle, yani Amerika'ya ilgili. Özellikle göçmenler meselesine dair yaptığı vaatleri yerine getirmek. Bu, hem iç siyasette hem de dış siyasette maliyeti en az olan husus. Burada başta Meksika olmak üzere bazı Latin Amerika ülkeleri ile daha yapısal bir iş birliğini kurması gerekiyor.
OLACAKLARI HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ
Demokratlar da son bir iki yıldır bunu gerçekleştirmeye çalışıyordu. Mesela mevkidaşım Antony Blinken, göçmen meselesinin nasıl yönetileceğini görüşmek üzere sürekli Meksika'ya gidip geliyordu. Demokratlar için göçmen meselesini yönetmek tabii ki biraz handikaplı bir konuydu. Bir taraftan göçmenlerin oluşturduğu bir tabandan oy alıyorsunuz, diğer taraftan da göçün hem sisteme hem siyasete yük bindirmesini de engellemeniz gerekiyor. Dolayısıyla Demokratlar, içeride ve dışarıda deklare etmeden tedbir almayı tercih ettiler. Bunu deklare etmeleri siyaseten onlara maliyet üretecekti. "Gizlice işte Meksika ile konuşalım, diğer geçiş güzergahı olan Güney Amerika ülkeleriyle konuşalım, bir yapısal tedbirler paketi üretelim ki, bizi siyaseten bu kadar baskı altında bırakan bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmayalım” deseler de, açıktan bir göç karşıtlığı yapamıyorlar. Tabii bunlar dediğim gibi, Amerika'nın şu anda kendi içinde yaşadığı olaylar. Trump icraatlarına bunlardan biriyle başlayabilir. Jeopolitik sorunlarda, biraz daha bekle gör politikasını veya öteleme politikasını tercih edebilir. Ukrayna-Rusya savaşına, ilk etapta biraz daha aktif eğilebilir. Bunları hep birlikte göreceğiz.
Kaynak: Haber Merkezi