E-gazete

ANASAYFA GÜNCEL KONYA EKONOMİ SPOR SİYASET EĞİTİM YAŞAM DÜNYA KÜLTÜR-SANAT SAĞLIK TEKNOLOJİ İLAN RESMİ İLANLAR YEMEK

Emine Erdoğan: Gazze’deki durum tarihin en karanlık katliamlarından biri

07 Aralık 2024 Cumartesi 17:07
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “Neredeyse bir asırdır Filistin halkı sistematik bir hırsızlığa, insanlık dışı bir ayrımcılığa ve bitmek bilmeyen bir işgale maruz kalıyor. Son bir yıldır bu işgal tarihin en karanlık katliamlarından birine dönüşmüş durumda“ dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Katar'ın başkenti Doha'da 'Doha Forum 2024' kapsamında düzenlenen 'Filistin için tek yürek: İşgalin ve soykırımın karanlığında umudu koruma' oturumuna katılarak konuşma yaptı.

Emine Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti

Bugün soykırımın 428. günü. Tam 14 aydır örgütlü bir zalimliğin, insanlığın ortak vicdanına, insan olmanın haysiyetine gerçekleştiği en acımasız saldırılardan birine tanıklık ediyoruz. Meşru müdafaa adı altında genci yaşlısı, kadını erkeği, Hristiyanı Müslümanı ayırdetmeksizin bir ülke, milleti ve kültürü ile topyekün tarihten silinmeye çalışılıyor.

"44 bin sivili katletmek hangi dinde meşru?"

Vicdan sahibi herkes adına sormak istiyorum. 16 bini çocuk olmak üzere 44 bin sivili vahşice katletmek, hastane, okul, ibadethane, hatta yetimhane bombardıman etmek hangi dinde veya hangi hukuk sisteminde meşru olabilir? Nüfusunun yarısı 18 yaş altı olan Gazze'ye toplamda 70 bin tonu aşan bomba atarak İsrail kendisini kimden koruyor olabilir? Filistin'de bugün yaşanan hadise ne meşrudur ne de kendini savunma hakkının bir tezahürüdür. Tanımını net yapalım İsrail'in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği postmodern bir Holokost'tur. Neredeyse bir asırdır Filistin halkı sistematik bir hırsızlığa, insanlık dışı bir ayrımcılığa ve bitmek bilmeyen bir işgale maruz kalıyor. Son bir yıldır bu işgal tarihin en karanlık katliamlarından birine dönüşmüş durumda.

"Katliam, tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor"

İsimler, hayatlar, her gün artan farklı sayılar arasında kayboluyor gidiyor. Saldırıların sürekli artan şiddeti ve buna karşı kayıtsızlık bizi bu kötülüğe yavaş yavaş alıştırıyor. Her yeni kayıp geçilemeyeceğini düşündüğümüz bir başka etik sınırı daha geride bırakıyor. Üstelik hepsi tüm dünyanın gözleri önünde oluyor. Bugün tanık olduğumuz soykırım, tarihte ilk kez kurbanları tarafından olur da bir yerden yardım gelir ümidiyle naklen dünyaya aktarılıyor. Bu apaçık gerçeklik karşısında kendini humanist değerlerin savunucusu olarak gören tırnak içinde medeni dünya olanlara adeta göz yumuyor. Bu soykırımı ve suçlularını aklamak için tüm insani, hukuki ve dini ilkelerini ayaklar altına alabiliyor. Dahası ekonomik yardım ve silah desteği ile bu soykırıma açıkça ortak oluyor. Oluşturduğu korku iklimi ve yalan siyaseti ile Siyonizm barışa dair tüm umutları yok etmeye çalışıyor. Antisemitizm yaftası adeta bir silah gibi bu vahşete sesini çıkarmak isteyen herkese doğrultuluyor. Tarafsızlık iddiasında olan büyük medya platformları İsrail yanlısı içerikleri öne çıkarırken zulmü bir hakikat olarak gözler önüne seren paylaşımları pervasızca kaldırıyor.

"Bir grup insanın çıkarı için her şey değersizleştirildi"

Filistin'de tanık olduğumuz şey bir savaş değil. Bu sadece en güçlü ve zalim olanın hayatta kaldığı, öteki hayatların kolayca harcanabildiği bir dünya düzenini kabul ettirme çabası. İnsanlık olarak sahip olduğumuz tüm kutsalların kirletilebildiği, tüm müşterek değerlerin yozlaştırılabildiği bir grup insanın çıkarı için kalan herkesin ve her şey değersizleştirilebildiği keyfi bir sistemin zorla dayatılması. Küçük bir ideolojik azınlığın gerçeklikten kopuk planlarını işletmek için kurduğu bu bencil düzeni her şeyden önce bir insan, bir Müslüman olarak reddediyorum. Bu saldırgan tahakküm karşısında dünyanın içinde bulunduğu utanç verici aciziyet ve ikiyüzlü siyaset kabul edilemez bir seviyede.

İsrail'in meşru müdafaa hakkını dokunulmaz bir kutsal gibi savunan batılı ülkelerin bu uğurda katledilen on binlerce Gazzeli masum karşısındaki sessizliğinden ne anlamamız gerekiyor? İnsan Hakları Beyannamesinde ve uluslararası birçok sözleşmede hakları koruma altına alınmış insan tanımı sadece batının belirlediği sınırlar içindekileri mi kapsıyor? Unutmayalım ki sonraki nesillerin ibret alacağı bir tarih yazılırken durduğumuz nokta bizleri tanımlayacak. Bu bir emanet ve miras meselesidir. Devraldığımız küresel insani değerler emanetine ne pahasına olursa olsun sahip çıkabileme ve ardımızda daha adil bir dünya miras bırakabilme meselesidir.

Dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun insana merhametle kucaklayan özü itibarıyla değeri gören bir inanç ve medeniyeti savunma ve yüceltme meselesidir. Filistin için tek yürek olan bizler tüm insanlığın manevi çocukları kabul eden Hazreti İbrahim'in mirasına sımsıkı sarılıyoruz. İlahi o ilahi azabı hak etmiş şehirlerde bile en azından 10 masum bulunur diyen eşsiz bir önderdi. Hazreti İbrahim ve diğer tüm peygamberlerimiz başta olmak üzere bütün iyilik öncülerinin kendilerini adadıkları barış ve selamet yolunu izliyoruz.

"Gazzelilerin taşıdığı umut, bizleri ayakta tutuyor"

Filistin'e baktığımızda bugünkü yıkım ve gözyaşının ötesindeki binlerce yıllık medeniyetin izlerini, eşsiz kültürünü ve doğasını görebilmeliyiz. Bunun için unutturmaya çalıştıkları gerçek Filistin'i 1945 hatta 1900'ler öncesindeki tarihi ile öğrenmeyi hafızalarımızda canlı bir şekilde yaşatmayı bir görev bilmeliyiz. Zira bu tarihten öğrenecek çok şeyimiz var. Gazzeliler onurlu direnişleriyle zalim karşısında yılmayan vakar duruşlarıyla hepimize unuttuğumuz faziletleri hatırlatıyorlar. Kurumuş kalplerimizde ruh kazandırıyor, vicdanlarımızı güçlendirerek doğruyu yanlıştan ayırt edebilen birer pusulaya dönüştürüyor. Bugün dünyanın her yanındaki mitinglerle şahit olduğumuz uyanış yeni bir dünyanın doğuşunu da müjdeliyor. Bu yüzden bizden belki de en önemlisi Gazze soykırım ve işgalin kararttığı hayatlarımızı umudun ışığıyla aydınlatıyor. Umut yalnızca bir his değildir. Umut etmek bir tercihtir. Her sabah kalkıp her şeye rağmen yeniden yine aynı şey ve cesaretle aydınlık bir geleceğe inanmayı seçmektir. Ailesini kaybeden, evinden sürülen, kimliğinden eşyasına sahip olduğu her şeye yağmalanan Gazzelilerin her şeye rağmen taşıdıkları umut bizi ayakta tutuyor.

"Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülke konumundayız"

Geçtiğimiz sene 15 Kasım'da İstanbul'da lider eşleriyle birlikte yaptığımız Filistin için tek yürek olma çağrımızı buradan bir kez daha yineliyorum. Gelin bu umut etrafında birleşip ortak gücümüzü etkili bir eyleme dönüştürelim. Bugün hala kurtarabileceğimiz masumlar için hemen şimdi amasız, niyetsız bir ateşkes çağrımızı daha da yükseğe haykıralım. Türkiye olarak gerek Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, gerekse Filistin'in bağımsız bir devlet olarak var olması için diplomatik çabalarımızı sürdürüyoruz. 88 bin ton insani yardımla Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülke konumundayız. Bu noktada Katar'ın arabuluculuk ve ateşkes çabalarındaki rolünü çok önemli bulduğumuzu ve takdir ettiğimizi de vurgulamak istiyorum.

Diplomasi ve diyaloğun merkez noktası haline gelen Doha Forumu'nun bu seneki buluşmalarının hayırlara vesile olmasını diliyor, programda emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Sözlerime İsrail tarafından şehit edilen Gazze İslam Üniversitesi profesörü, yazar ve şair Rıfat Al Arir'in şiirinden şu alıntı ile son vermek istiyorum. "Eğer ölmem gerekiyorsa sen yaşamalısın hikayemi anlatmak için. Eğer ölmem gerekiyorsa dilerim umut getirsin. Dilerim bir hikaye olsun." Profesör Rıfat'ın kurtaramadığımız yavrumuz Hint Recep'in dedesinin kollarında can veren Rıfat'ın ve nicelerinin hikayesi hepimize emanet. Filistin'in hikayesi bizim ortak mirasımız. Sayıların ve savaşın ötesindeki Filistin'e ve Filistinlilere sahip çıkma cesareti gösteren herkese yürekten selamlıyorum. 

DİĞER HABERLER