NİÇİN VARIZ?

 

Niçin varız? Niçin yaratıldık. Yoksa kendiliğinden mi oluyor bütün bu olanlar? Hayat hiçlik üzerine mi kurulu? Yoksa belli bir gaye ve amaç için mi bu dünyadayız? İnsan yaşamı boyunca neye göre hareket edecek? Epikür felsefesi doğrultusunda kafasına göre mi hareket edecek. Yoksa doğrultusunda hareket edeceği bir kurallar manzumesi var mıdır? Bir tarafta tereddütler, şüpheler, ikilemler, soru işaretleri diğer tarafta zihinlerde her şey oturmuş, ikilemsiz, sabırla mutlak gelecek beklentisi, bütün yaptıklarının ilahi güç tarafından sorgulanacağını bilerek hareket ediş. Sanırım pek çoğumuz bu soruları kendi kendisine sorar. Olumlu veya olumsuz kendince cevaplar veriyorsa da dünya telaşesi içerisinde idrakine varamıyor ve gereğini yerine getiremiyor.

Yaşadığımız hayata, dünyaya, uçsuz bucaksız kâinata bir bakalım bizler neyiz? Gücümüz, erkimiz, boyumuz, posumuz, yapabileceklerimizin sınırı nedir? Öncelikle basit bir örnekle evrendeki yerimizi belirleyelim. Bulunduğumuz nokta Konya'da bir nokta. Konya Türkiye'de bir nokta, Türkiye Dünyada bir nokta, Dünya Güneş Sisteminde bir nokta, Güneş Sistemi Samanyolu Galaksisinde bir nokta, Samanyolu Galaksisi diğer galaksiler içerisinde bir nokta ve gittikçe genişleyen ve kara delik denen yere doğru hareket halinde olan uçsuz bucaksız bir evren / kâinat. Akılların idrak edemeyeceği devasa bir genişlik. Gözlemlenebilir evrenin çapının yaklaşık 28 milyar parsek (93 milyar ışık yılı) olduğu; gözlemlenebilir evrenin en uzak ucunun yaklaşık 46-47 milyar ışık yılı ötede olduğu belirtilmektedir.

Buyurun bir de evrendeki varlıkların birbirleriyle olan mesafelerini güncel bilim ışığında değerlendirelim. Hepinizin malumu ışığın saniyedeki hızı 300.000 km. dir. Dünyanın 5 milyar yıl ömrü olduğu belirtiliyor. Güneş'ten sonra bize en yakın yıldız yaklaşık 4,3 ışık yılı uzaklıktadır. Yani bugün biz bu yıldıza baktığımızda aslında 4,3 yıl önceki halini görüyoruz. Diğer gördüğümüz bütün yıldızlar ise çok daha uzaktadırlar hatta bazıları binlerce ışık yılı ötededirler. Henüz bize ışığı gelmeyen yıldızların olduğu belirtiliyor.

Sembolik olarak asgari 5 milyar yıl öncesindeki yıldızla dünya arasındaki mesafeyi bir ölçelim tabii sıfırlar yeterse. Işığın saniyedeki hızı 300.000 km ise, dakikada 300.000x60, çıkan sonucun 60'la çarpımı saati, buradan çıkan sonucun 24'le çarpımı günü, çıkan sonucun 365'le çarpımı yılı, buradan çıkan sonucun 5 milyarla çarpımı aradaki mesafeyi gösterir ki bu bilimin idraki dışında afaki bir rakam olacaktır.

Dostlar, bütün bu varlık âleminin kendi kendisine kurulduğunu iddia etmek mantık dışıdır. Bir yaratıcının olduğu muhakkak. Hz. Âdem'den bu yana insanlar bunu sorgulamışlar ve yaratıcının izini sürmüşler. Hz. İbrahim'in güneşi ve yıldızları tanrı olarak görmesi daha sonra battıklarını görünce bundan vazgeçtiği hepinizin malumudur. Dünya genelinde hâkim olan düşünce, tek bir yaratıcının (Allah'ın) tüm varlık âlemini yoktan var ettiğidir. Alternatif düşünceler, kaos, kriz ve bunalımları doğurmaktadır.

Öyleyse bir yaratıcı tarafından yaratılmış olan tüm varlıkların hareket alanları tümüyle onu yaratan tarafından tayin edilmiş olmasından daha doğal ne olabilir. Kuran-ı Kerim'de (Kıyamet Suresi Ayet:36) belirtildiği üzere, Allah "İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor.” ifadesiyle insanların başıboş bırakılmadığı ifade ediliyor. Din dediğimiz olgu ise Allah tarafının insan bütün hayatı boyunca, nefes alıp verdiği her an ve yerdeki yaşamının düzene konulduğu bir kurallar manzumesidir. Ne yazık ki insanlar dini Allah ile kul arasında bir olgu olarak görerek onun kapsam alanını daraltıyorlar. Kendilerince bir yaşam sürdürüp daha sonra gelinen nokta Hz. Ali'nin söylediği nokta oluyor. Sanki tüm yaşamımızı özetliyor. "İnandığınız gibi yaşamazsanız gün gelir yaşadığınız gibi inanırsınız.”

Rabbim bizleri O'nun rızasını kazanan kullardır eylesin.


Yazarın Diğer Yazıları