GÖÇMEN EDEBİYATININ UNUTULMAZ İSMİ CİBRAN HALİL CİBRAN

Ülkemizde gerek edebiyat çevrelerinde gerekse toplumsal düzeyde tanınan ve kabul gören bazı önemli şahsiyetler vardır. Bunlar arasında Emin Maluf ve Mahmud Derviş'e geçen haftalarda yer vermiştim. Bu hafta Mevlana gibi Amerika'da bir dönem eserleri "Best seller/en çok satan” eserler arasına girmiş olan Cibran Halil Cibran'a yer vereceğim.

Cibran, Lübnan'da Maruni Katolik bir ailede dindar bir anne ve din adamlarını fazla önemsemeyen bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. 1895 yılında henüz 12 yaşında iken ailesiyle birlikte Amerika'ya gitti. Bir süre burada kalan Cibran daha sonra Beyrut'a dönüp eğitimini tamamladıktan sonra tekrar Amerika'ya döndü.

Kız kardeşi Marianna'nın veremden ölmesi, kardeşi Butrus ve annesinin ölümleri onu derinden sarstı. Sanat sergilerinin birinde Mari Huxsel adında kültürlü bir Amerikalı bayanla tanıştı. Sevdiği bu kadın Paris'e gidip üç yıl boyunca sanat eğitimi alabilmesi konusunda ona destek verdi. Onun bütün eğitim giderlerini karşıladı. Paris'te üç yıl, kendisine "Amerika'nın Blake”i unvanını veren meşhur Rodin ile çalıştı ve ondan dersler aldı.

Batıda daha ziyade ressam ve heykeltıraş olarak şöhret kazandı. Yaptığı resimlerin bir kısmı Beyrut ve New York'un çeşitli müzelerinde sergilenmektedir. Bir düşünür ve yenilikçi olarak da bilinen Cubrân, New York'ta, 1920'de edebî bir cemiyet olan Kalem Birliği cemiyetini kurdu. Bu edebî cemiyet, Arap edebiyatının geleneksel şekil ve üslûbundan kurtulma­sına büyük katkıda bulundu. Cubrân "serbest nazım”ı Arap şiirinde etkin bir biçimde kullanan ilk şairlerden biriydi. Geleneksel biçimciliğe karşı bayrak açmış ve bu alanda sonraki kuşak Arap şair ve yazarlarını önemli ölçüde etkilemiştir. Cubran, sadece romantizmin önünü açan bir şair olarak değil, aynı zamanda bir öykü yazarı olarak da modern Arap hikâyesinin gelişimine katkıda bulunan, bu alanda da kendi dö­nemi Arap hikâyecileri üzerinde etki bırakan bir kişidir.

 

1931'de New York'ta henüz 48 yaşındayken kanserden vefat etti.

Arapça kaleme aldığı ve hikayelerden oluşan Vadinin Perileri/Gelinleri, Asi/İsyankar Ruhlar ve Kırık Kanatlar adlı romanı başta olmak üzere eserlerinde kiliseye ve her tür mutlak otoriteye karşı çıkar. Ayrıca The Prophet (Nebi/Ermiş), Sand and Foam (Kum ve Köpük), Jesus the Son of Man (İnsanoğlu) gibi İngilizce eserleri olan yazarın eserlerindeki ana tema hürriyet ve adalet tutkusu ile geleneksel âdetlere karşı çıkıştır.

Vatanını çok sevmesine rağmen milliyetçilik fikrine karşı çıkan Cibran, ailesinin Hristiyan olmasına rağmen kendisi dinlere mesafeli davranmıştır.

Onun ülkemizde tanınıp sevilmesini sağlayan en önemli etken sanırım derin anlamlar içeren etkileyici sözleridir. Birçok kişi bu sözlerde kendini bulur. İnsan duygularını, büyüleyici bir üslupla anlatan Cibran toplumsal ilişkilerdeki çarpıklıkları bütün çıplaklığıyla ortaya serer.

Onun etkileyici sözlerine bazı örnekler:

 

Eğer herkesi karşında, senden farklı ve sana ters hareket ediyor görürsen; kalbinin arkasında gitmede tereddüt etme, prensiplerine sarıl, onlara kesinlikle iltifat etme, yalnız kalsan da yalnız yaşaman başkalarını hoşnut etmen için kendinin dışında yaşamandan daha iyidir. Hayat resim, mevsim, renkler ve tecrübelerle doludur. Hepsini yaşa ve en güzel olanını seç.

"Ne gariptir ki en çok sevdiğimiz kişi hayatımızı en çok altüst edendir.”

"Asıl gözyaşı gözkapaklarımızdan süzülen yaşlar değil kalplerimizde gizli olandır.”

"Ne gariptir ki toplum olarak aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana, yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız.”

"Sevgisiz Yaşam çiçeksiz ve meyvesiz bir ağaç gibidir. Güzelliğin eşlik etmediği bir sevgi kokusuz çiçekler ve tohumsuz meyveler gibidir. Yaşam, Sevgi ve Güzellik bir beden içinde birbirinden ayrılamayan ya da değiştirilemeyen üç kişidir.”

 


Yazarın Diğer Yazıları