Konya'nın Derbent ilçesi günümüze kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, 6 bin yıllık bir yerleşimin izlerini taşır. Selçuklular'dan itibaren Türk-İslam yerleşimi olan bölgeye Selçuklular'ın son dönemlerinde Eşrefoğulları Beyliği hâkim olmuştur. Sonraki dönemde Osmanlı-Karamanoğulları çekişmesine sahne olan Derbent ve çevresi Karamanoğulları Beyliği'nin sona ermesiyle birlikte Osmanlı hâkimiyetine geçti.
İsim olarak ilçe statüsüne sahip tek ilçe
Türkiye'de Derbent adında çok sayıda yerleşim yeri bulunsa da, ilçe statüsüne sahip tek yerleşim Konya'ya bağlı olan Derbent'tir.
Derbent topraklarının büyük bir bölümü dağlık. İlçenin kuzeyinden doğusuna Morbel Dağları; doğusundan güneyine doğru da Aladağ uzanır. Güneyde Ablağı ve Dikmen Dağları, kuzey ve batısında da yaylalar bulunmakta.
Göletler yapıldı
Yağışı bol olan mevsimlerde Hamit, Köyönü, Karalar, Alişar, Kirazlı ve Özyol dereleri ilçenin başlıca su kaynaklarından biri. 1980'li yıllara kadar ziraî faaliyetler sadece kuyulardan çıkarılan ve derelerden akan sularla gerçekleştirilirken bu tarihten sonra Devlet Su İşleri'nin de katkısıyla Derbent, Alişar, Süleyman ve Çiftliközü adında göletler yapıldı.
Bunlar arasında en büyüğü Derbent Göleti ,özellikle sulu tarımda kullanılmakta olan bu gölet etrafı yaylalarla çevrili olup kaynağını Aladağ, Ablağı ve Dikmen Dağı'ndan akan akarsulardan alır. Alişar Göleti de Derbent'in içme suyu ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamaktadır.
Yayla cenneti
Engebeli bir arazi yapısına sahip olan Derbent'in Alişar, Aylıdere, Bellikli, Pınarcık ve Uzundere gibi yaylalarında küçükbaş hayvancılık ve besicilik gelişim göstermekte.
Doğa harikası yaylaları, muhteşem Aladağ Kayak Merkezi, ilgi çekici Peynirini Mağarası ve Güllü Pınar Çeşmesi, 700 yıllık Elikesik Hanı, sırlarla dolu gizemli Asar Kalesi, acı hikâyesiyle Gelin Kayası ve enfes göletleri ile Derbent görülmeye değer güzelliklere sahip şirin bir ilçe.
(Mustafa İlker Şen)