Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Adana 8. Olağan İl Kongresi'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Adana'yı bazıları gibi kebaptan ibaret görmüyoruz"
Bu coğrafyadaki Yemen ağıtları, Sarıkamış ağıtları, her biri devlet olarak yüreğimizi dağlayan Avşar ağıtları, Adana'nın nasıl bir gönül iklimine, nasıl bir ruh derinliğine sahip olduğunun senetleridir, şahitleridir. Onun için biz Adana'yı bazıları gibi şalgamdan, kebaptan, pamuktan, portakaldan, özellikle de sıcaktan ibaret görmüyoruz.
Bayrak şiirini Adana'da, Adana'nın kurtuluş günü 5 Ocak'ta yazan, Adana sevdalısı Arif Nihat Asya bakınız ne diyor: "Bir başka yürek, başka cesaret her ana. Al der, verir imanlı yiğitler vatana. Ey yerli turistler, ey güney yolcuları, yalnız koza, portakal değildir Adana." Adana şehitler yurdudur. Adana, harbi, hasbi, söylediğini doğru söyleyen ve doğrudan söyleyen civanmert insanlar memleketidir. Adanalı Allah'ın adamıdır.
"Bu şehrin her evladı aynı zamanda Adana'nın kimliğidir, tapusudur"
Adana'nın ırmakları Göksu, Seyhan, Ceyhan, kökeni Türkistan'dan alan sadece Çukurova'yı değil, gönül coğrafyamızı sulayan ırmaklardır. Adana'nın yaylası sadece Toroslar değil, Balkan Dağları'dır, Kalanden'dir, Kırım'dır, Ahıska'dır. Adana yalnızca coğrafyadan da ibaret değildir. Bu şehrin her evladı aynı zamanda Adana'nın kimliğidir, tapusudur, vatan topraklarındaki bütün değerlerimizin mirasçısıdır. Hiçbir Adanalı, aynen, her bir Adanalı kardeşimin bu hissiyatla bu ruhla çalıştığına yürekten inanıyorum.
"Bulunduğumuz her makam milletimizin bize bir emanetidir"
Bilhassa Adana teşkilatımıza bir gerçeği hatırlatmakta fayda görüyorum. Bulunduğumuz her makam milletimizin bize bir emanetidir. Bu görevler bize ülkeye ve millete hizmet etmemiz için tevdi edilmiştir. Hırsı, kibri, enaniyeti, senlik-benlik kavgasını yanımıza yaklaştırmadan, aşkla şehrimize, partimize ve davamıza hizmet etmektir.
Bizim büyük hedeflerimiz var değerli kardeşlerim. Bunun için gerekirse benliğimizi, nefsimizi ayaklar altına alacağız. Bunun için gerekirse gecemizi gündüzümüze katacağız. Bunun için gerekirse her türlü fedakarlıkta bulunacağız. Muhalefetin bizi çekmeye çalıştığı tuzaklara düşmeyecek, iş ve hizmet üretmeye, gönül siyasetiyle gönüller kazanmaya bakacağız. Milletin gönlüne gireni kimse oradan çıkaramaz. Unutmayın. Milletin gönlünden düşeni ise kimse kurtaramaz.
Unutmayınız. Bizim bu millete sadece şükran borcumuz değil. Aynı zamanda can borcumuz da var. Bu borcu ödemenin tek yolu ise eksiklerimizi tamamlayıp güçlü yönlerimizi tahkim ederek partimizi daha da büyütmektir. Ülkemize daha çok eserler, milletimize daha çok hizmetler kazandırmaktır.
"Seçimlerde en az yüzde 50 alma hedefimize odaklanacağız"
Büyük kongremizin ardından bu doğrultuda büyük bir seferberlik başlatarak seçimlerde en az yüzde 50 alma hedefimize odaklanacağız. Sizlerden de Adana'da işte bu anlayışla çalışmanızı, girmedik hane, dokunmadık yürek bırakmamanızı istiyorum. Rabbimiz insana ancak çalıştığının karşılığı vardır, buyuruyor. Biz muhalefet gibi hiçbir vizyon ortaya koymadan, hiçbir program geliştirmeden, hiçbir projeye kafa yormadan siyaset yapamayız.
"Ne kazanıyorsak hak ederek kazanmalıyız"
Kart oyunlarıyla muhalefetçilik oynayanların içler acısı haline bakarak 'bu iş tamam' diyemeyiz. AK Parti'nin hiçbir mensubu sadece başkalarının zaaflarından medet umarak armut piş ağzıma düş mantığıyla hareket edemez.
Ne yapıyorsak emeğimizle yapmalıyız. Ne kazanıyorsak hak ederek kazanmalıyız. Gözümüzü gönlümüzü milletimizden ayırmadan, insanımızın işaret ettiği istikamette hep daha fazlasını başarmanın gayreti içinde olmalıyız. Rahmetli Neşet Ertaş'tan ilhamla hep söylediğim gibi "bu yolda aşkıyla çalışan yorulmaz." Biz de hep birlikte son nefesimize kadar yorulmadan bu kutlu yolda yürümeyi sürdüreceğiz. İşte bu salonda bir kez daha söylüyorum. Allah ömür verdikçe Adana'yla birlikte tüm Türkiye'ye hizmet etmeye, 85 milyonun tamamı için hizmet üretmeye devam edeceğiz. Sizlerden de durmadan, duraksamadan rehavete asla prim vermeden 14 Ağustos 2001'deki heyecanla çalışmanızı özellikle rica ediyorum.
"Suriye krizinde de gördük ki sabrın sonu selamettir"
İl kongremizi bölgemizde tarihi nitelikte gelişmelerin cereyan ettiği bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Suriye'de Baas rejiminin 61 yıllık zulüm düzeni ve 14. yılına giren kanlı savaş nihayet sona erdi. Suriyeli kardeşlerimiz özgürlükleri uğruna 1 milyon kişiyi kurban verdiler. Ama rejimin acımasız saldırılarına 14 yıl boyunca sabırla direnmekten bir an olsun vazgeçmediler. İnsanlığımızın ve kardeşliğimizin sınandığı bu süreçte biz de inancımıza, kültürümüze, tarihimize yakışır bir politika izledik.
Biz ne yaptık? Mazluma kucak açtık. Garibin elinden tuttuk. Yetime kol kanat gerdik. Soframıza bir tabak da muhacirler için koyduk. Misafir berekettir, rahmettir inancıyla hareket ettik. Hatırlayın, biz mazluma, muhtaca, mağdura sahip çıkarken 14-28 Mayıs seçimlerinde karşımızdaki aday çıktı, bir seçim vaadi olarak hepsini geldikleri yere göndereceğiz dedi. Sağa sola etiket yapıştırarak Suriye'deki zulümden, işkenceden, katliamdan, terörden kaçıp ülkemize sığınan bu mazlumları hedef gösterdiler. Hitlervari yöntemlerle güya siyaset yaptılar. Peki sonuçta ne oldu? Milletimiz bu merhametsizliğe, bu vicdansızlığa, bu nefret siyasetine sandıkta gereken cevabı verdi. Sonra da partisi oturduğu koltuğu altından çekip aldı. Şimdi ne kapısını çalan var ne yüzüne bakan var. Türk siyasi tarihinin tozlu raflarında kötü bir hatıra olarak unutuldu. Biz bize yakışanı yaptık. Nefret siyaseti güdenler de kendilerine yakışanı yaptılar. Neticede kazanan merhamet oldu, dayanışma oldu, kardeşlik oldu. Suriye krizinde de gördük ki sabrın sonu selamettir. Kim ki sabretti, Allah ona muhteşem bir zafer nasip etti.
"Suriye'yi üç parçaya bölerek kolayca yutulacak lokmalar haline getirme projesi çökmüştür"
İşte bugün Arap, Kürt, Türkmen, Çerkez, Hıristiyan, Dürzi, Nusayri ve diğer tüm unsurlarıyla Suriye özgürleşti. Dahası 13 yıllık hasretin ardından misafirlerimiz de yurtlarına başları dik dönüyorlar. Biz gönüllü olarak ülkelerine dönmek isteyen kardeşlerimize gereken kolaylığı gösteriyor ama kimseyi de buna zorlamıyoruz.
Ülkedeki yeni yönetim tüm dini, mezhebi ve etnik kesimleri kucaklayan mutedil bir anlayış sergiliyor. Yeni yönetimin Suriye'nin siyasi ve coğrafi birliğini sağlama yönünde gösterdiği samimi gayreti takdirle izliyoruz. Bu gelişmeyle Suriye'yi üç parçaya bölerek kolayca yutulacak lokmalar haline getirme projesi çökmüştür.
Türkiye olarak Suriye'nin yaşadığı ağır yıkımları ve acıları süratle geride bırakarak yeniden bir bütün, güçlü, müreffeh bir ülke haline gelmesi için kardeşlerimize her türlü desteği vereceğiz.
"Gazzeli kardeşlerimize diz çöktüremediler"
Suriye'den sonra Gazze'den de yüreklerimizdeki yangına su serpen müspet bir haber aldık. Bizim de yoğun gayret ve telkinlerimizde Filistin direniş hareketi Hamas ile İsrail arasında ateşkes için mutabakata varıldı. 15 ay sonra inşallah Gazze halkı bir nebze olsun rahat nefes alacak. Burada şunu söylemek gerekir. İsrail hükümeti 467 gündür uyguladığı soykırıma ve katliama rağmen Gazzeli kardeşlerimizin direniş iradesini kıramamıştır.
Dikkatinizi çekiyorum. 363 kilometrekare büyüklüğünde bir alana hapsettikleri yaklaşık 2 milyon kardeşlerimizi aylarca bombaladılar. Çocukları öldürdüler, hastaneleri yerle bir ettiler. Okulları, camileri, kiliseleri enkaza çevirdiler. Doktorları, sağlık çalışanlarını, gazetecileri alçakça katlettiler. Gıda sırası bekleyen sivilleri vurdular, insani yardım malzemesi taşıyan kamyonları vurdular. Bebekleri açlığa mahkum ederek ölümlerini seyrettiler. Tam 467 gün boyunca her türlü zulmü, her türlü gaddarlığı ve vahşeti Gazze'de sergilediler. Ama Gazzeli kardeşlerimize diz çöktüremediler.
Çoğu çocuk ve kadın, 50 binden fazla masum insan şehit edildi. 110 binden fazla sivil yaralandı. 10 binden fazla Gazzelinin nerede olduğu halen bilinmiyor. Son asrın en büyük soykırımlarından biri hem de 467 gün boyunca tüm dünyanın gözleri önünde yaşandı. Tüm bunlara rağmen Filistin halkı teslim olmadı. Teslim alınamadı, diz çökmedi, pes etmedi.
"Gazze'de tekrar eskiye dönülmemesi için herkes üzerine düşeni yapmalı"
İsrail'in özellikle de Netanyahu'nun ateşkes ihlallerinde sicilinin epey kabarık olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu sefer buna izin verilmemelidir.
Gazze'de tekrar eskiye dönülmemesi için herkes üzerine düşeni yapmalı, İsrail üzerinde sürekli baskı kurulmalıdır. Türkiye olarak nasıl 467 gün boyunca Gazzeli kardeşlerimizi bir an olsun yalnız ve sahipsiz bırakmadıysak, inşallah ateşkes döneminde de Gazze'nin kanayan yaralarını sarmak için tüm imkanlarımızı harekete geçireceğiz.
Savaş ve insanlık suçu işleyenlerden tek tek hesap sorulması amacıyla verdiğimiz mücadelede de artarak devam edeceğiz. Buradan Gazzeli kardeşlerimizi, ülkem, milletim ve teşkilatım adına bir kez daha muhabbetle selamlıyorum. İsrail bir işgal gücü olarak bütün bu işgal güçleri karşısında topraklarını ve şereflerini kahramanca savunan Gazze'nin yiğit evlatlarından şehit olanlara Allah'tan rahmet diliyorum. Desteğimiz ve duamız Filistinli kardeşlerimizle olacaktır.
"Bizim yerimiz mazlumun yanıdır dedik"
Hem Suriye ihtilafında hem Gazze krizinde, biz mazlumdan, mağdurdan, adaletten yana tavır aldık. Batının veya emperyalist güçlerin ne dediğini değil, kendi inanç, kültür ve medeniyet kodlarımızı referans aldık. Avrupa bize ne der? Amerika bize ne der? Siyonist lobi bize ne der? Bunların hiçbirini aldırmadık, hiçbirine kulak asmadık. Bizim yerimiz mazlumun yanıdır dedik.
"Ahlaksız ve alçakça iftiralara maruz bırakıldık"
Bütün dünya sağır ve dilsiz kesilmişken, bu kardeşiniz hakkı söyledi, hiç kimseden çekinmeden hakkının yanında yer aldı. Elbette bu uğurda ciddi bedel ödedik. Haksız eleştirilere muhatap olduk. Ahlaksız ve alçakça iftiralara maruz bırakıldık. Aslını çok iyi bildikleri halde ticaret konusunda silah ve yakıt meselesine kadar ellerine ne geçerse hoyratça üzerimize fırlattılar. Sadece şahsımıza, hükümetimize değil, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti devletine mühtan edecek kadar hırslarının esiri oldular. Bunların hiçbirini unutmadık ve unutmayacağız.
"Bunları yapanların derdi hiçbir zaman Filistin olmadı"
Filistinli ve Suriyeli kardeşlerimizin Türkiye için dua ettiği bir dönemde üç beş oy uğruna yalan söyleyen müfterileri unutmadık ve unutmayacağız. Filistin davası gibi milli bir meselede Türkiye düşmanlarının kuklası haline gelenleri unutmadık ve unutmayacağız. Bakın açık ve net söylüyorum. Bunları yapanların derdi hiçbir zaman Filistin olmadı. Bunların derdi hiçbir zaman Gazzeli masumlar, mazlumlar olmadı. Bunların derdi hiçbir zaman Suriyeli muhacirler olmadı. Sadece siyaset yaptılar, sadece mazlumları istismar ettiler. Bu insani trajedileri oy devşirmek için pervasızca kullandılar.
Şüphesiz tarih en büyük hakemdir. Zaman kimin haklı, kimin haksız olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Gelecekte her iki meselede de Türkiye'nin nasıl izzetli, vicdanlı, yürekli bir duruş sergilediği, Allah'ın izniyle daha iyi anlaşılacaktır.
"Gençlerin, çocukların adeta eğlencesi haline geldiler"
Biz gerek içeride gerek dışarıda çok boyutlu, çok kapsamlı her aşaması hesaplanmış bir strateji yürütürken, ana muhalefetin durumunu siz de görüyorsunuz. Vizyon, proje, eser, ülkeye ve millete hizmet etmek gibi bir dertleri yok. Haydi bunları bir tarafa bıraktık. Biraz ciddiyet ve ağırbaşlılık arıyoruz, onu dahi bulamıyoruz. Siyaset mi yapıyorlar, lunaparkta oyun mu oynuyorlar anlayabilene aşk olsun. Gençlerin, çocukların adeta eğlencesi haline geldiler. Tabii bir de kendi içlerinde hiç eksik olmayan kavgaları var. Kim kimi hançerliyor, kim kimin kuyusunu kazıyor belli değil.
"Neyi takip ediyorsun da bunları takip edeceksin?"
İş yapmak, hizmet üretmek yerine sürekli birbirlerine çelme takma peşindeler. Artık ayyuka çıkan yolsuzluk, hırsızlık, usulsüzlük vakalarını burada saymıyorum bile. Çünkü orası tam anlamıyla bir gayya kuyusu. Deşildikçe, üzerine gidildikçe, kabuğu kazındıkça altından daha beter, daha utanç verici skandallar patlak veriyor. Adli ve emniyet birimlerimiz bunları tespit ediyor, yakalıyor. Beytülmale uzanan kirli ellerin hesabını hukuk önünde kararlılıkla soruyor. Para kuleleri, şişirilmiş konser faturaları ve ihale yolsuzlukları dışında işte bizim eserimiz diye gösterebilecekleri hiçbir icraatları yok. Şimdi de çıkmışlar savaş ilanından söz ediyorlar. Bir de biz biliyoruz. Sen nasıl biliyorsun? diyorlar. Sayın Özel'e buradan soruyorum. Ya Allah aşkına sen neyi biliyorsun da bunları bileceksin? Neyi takip ediyorsun da bunları takip edeceksin? Esenyurt'u mu takip ediyorsun? Beşiktaş Belediyesi'ni mi takip ediyorsun? Oralarda olan şu son gelişmelerden hala haberin yoksa sen artık bu görevi bırak. Herhalde birileri de gelip zaten elinden bu görevi alacaklar.
Esed uçakla kaçarken bir an önce Esed'le görüşülmeli diyecek kadar hadiselere bigane olan sen değil misin? Milletin bildiğini sen bilmiyorsan bu kimin suçu? 85 milyonun takip ettiğini sen takip etmiyorsan bu kabahat kimin?
"Siz gidin kart oyunu oynayın"
Yargıyı, bizi, mahkemeleri suçlayacağına CHP'yi zehirli bir sarmaşık gibi saran bu soygun düzeniyle git mücadele etsene.
Şayet harami arıyorsan etrafını çevreleyen haramilere baksana. Hani o meşhur şiirde Ülkü Tamer ne diyor? "Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten" diyor ya. Sayın Özel'in yargıya aykırı yolsuzluk davaları üzerinden savurduğu tehditler de tam olarak böyle. Hem dersini bilmiyor hem de cehaletini bağırarak, çağırarak, Türk siyasetine hiç yakışmayan ifadeler kullanarak kapatmaya çalışıyor.
Atalarımız 'Büyük lokmayı, büyük laf etme' demişler. Bunlar da her açığa düştüklerinde büyük büyük laflar ediyorlar. Ama sonra kuzu kuzu hizaya geliyorlar. Her suç üstü yakalandıklarında üç-beş gün aslan kesiliyorlar. Fakat daha sonra süt dökmüş kediye dönüyorlar. CHP lideri Sayın Özel'e samimi tavsiyem şudur: Siz bu işleri bırakın. Siz gidin kart oyunu oynayın. Siz gidin poker masalarında kart dağıtın. Siz gidin kırmızı kartlardan puzzle yapın. Onlarla oynayın, onlarla oyalanın.
Kaynak: Haber Merkezi