Dünya Telaşı

Değerli gönül dostlarım; malumunuz çok çok uzun bir zaman oldu köşe yazılarımda sizlerle buluşmayalı...

Bir çok olumsuzluklardan ötürü sizlere hitap edebilmek mümkün olamamıştı...

Yaklaşık iki buçuk yıl kadar siz değerli okuyucularımdan uzak kaldım maalesef... 

Bu olumsuzluklardan tek tek bahsedip sizlerin kıymetli vaktini çalmak istemem açıkçası...

Birazdan da bahsedeceğimiz gibi vakit, zaman önemli...

Neyse, nasip olursa kaldığımız yerden devam edeceğiz bundan sonra köşe yazılarımıza biiznillah...

Öncelikle Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun. Bu mübarek günlerin siz değerli gönül dostlarım için ve tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Cenabı Haktan niyaz ediyorum...

Bizleri bu günlere eriştiren yüce Rabbime hamdolsun...

Sizlerde farkında mısınız bilmem ama bu Ramazan'ı da yine göz açıp kapayınca kadar yarıladık...

Nasılda çabucak gelip geçti şu 15 gün değil mi...?

Nasıl geldi, nasıl geçti bir şey de anlamadık diyenleriniz de vardır ben gibi eminim...

Bizleri manevi bir iklime sürükleyen on bir ayın sultanı Ramazan-ı Şeriften bir şey anlamamamızın nedeni aslında şu fani dünyaya olan bitmez tükenmez sevdamızdır şüphesiz...

Bir insan mutlu olduğu bir ortamda, ne bilim hoşnut olduğu bir şey yaparken veya muhabbet duyduğu bir kişi ile hasbihal ederken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmaz ya hani... 

İşte o misal bizlerde dünyaya olan muhabbetimiz yüzünden manevi lezzeti tam hissedemez olduk maalesef...

Bizler muhabbeti Ramazan'a değil fani dünyaya gösterdiğimiz için zamanın hızlıca geçip gittiğinin farkına bile varamıyoruz...

Bu mübarek ayın bir zaman kavramının içine dahil olduğu da aşikâr oldurana göre geçip giden zamanı doğru kullanabilmektir mühim olan...

Dünya ya olan muhabbetimiz yüzünden zamanın farkına, dolayısıyla da Ramazan'ın farkına varamıyor bu manevi lezzetten yeterince haz alamıyoruz.

Muhabbet dünyaya değil de bu manevi lezzete, yani bu mübarek aya olsa; zamanın bir önemi kalmıyor. Çünkü odaklandığımız tek şey bu ayı kendimiz için ihya etmek oluyor...

On bir ay boyunca dünya talaşına düşüp ahiret hayatımız için yapmamız gerekenleri yapmayıp veya geçiştirip hepsini bir aya sığdırmamız ne kadar üzücü bir durumdur...

Hal böyle olunca hem almamız gereken o hazzı alamıyoruz hemze zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz...

Dünya bizleri o kadar alıkoyuyor ki; Maneviyattan uzaklaşıyor, sevabı koca bir yıl içerisinde sadece bir ayda arıyoruz...

Neden koca bir yılı Ramazan gibi ihya edemiyoruz...? Dünyaya olan muhabbetimiz buna engel oluyor değil mi?

Ramazan-ı Şerif, şeytanın prangalara vurulduğu bir aydır. Yani şeytanın imtihanımız olduğu o on bir aya karşılık bir ikramıdır yüce Rabbimizden bizlere...

Bu fırsatı layıkıyla değerlendirmek yerine dünya telaşına kapılıp sadece bir ay da dört dörtlük bir Müslüman olmaya çalışıyoruz yalan mı?

Her günümüzü Ramazan saymak elbette mümkün değil lakin her günü Ramazan gibi yaşayabilmek mümkündür diye düşünüyorum…

Dünyayı elimizin tersiyle itip her günü büyük bir huşu ile kapatmak çokta zor olmasa gerek…

Rabbim her günü rızası ile yaşamayı nasip etsin…

Selam, Dua ve Muhabbetlerimle…
 


Yazarın Diğer Yazıları